Bugün inceyim...
Ruhum, ağzını yara almış bir kadırgaya hevesle açan okyanus gibi, itinayla seçtiğim sözcükleri içine alıp boğacak kadar allak bullak, dalgaları ölümcül... İmkansız bir aşka aracılık etsin diye özenle hazırlanmış, üzerine divitin hiç dokunmadığı bir kağıda benzemiyor inceliğim. Benzemiyor çünkü bir çağrım yok, bir çağrıya karşılık da değilim.

Bugün inceyim...
Fakat bu, sadece bir anne tarafından doldurulabilecek kocaman bir boşluğun ortasında, takatsiz, titrek bir muma dönüşmüş olmamdan da kaynaklanmıyor. O boşluk gittiğim her yerde etrafımdaydı o mum; çölünü kaybetmiş bir mekkarenin sönmesinden korktuğu meşale gibi, is tutarak yanıp durdu gözlerimde. Biliyorum ki, bu da değil sebebi inceliğimin...

Bugün inceyim...
Ne savaşlar, ne düşen kentler, ne karmaşa, ne kaos; hiçbiri, hiçbiri değil inceliğimin sebebi. Sanki yeryüzünde hiç kimse yok, bir tek ben varmışım gibi...Sanki ilk insanın yeryüzüne atıldığında duyduğu o gariplik, o yalnızlık, o şaşkınlık, milyarlarca insanın bilinçaltından geçerek gelip bende konaklamış gibi... Sanki bütün gövdem iyilikle yıkanmış ve her şeyi affetmeye hazır hale getirilmiş gibi...

Bugün inceyim...
Ama ne yaşadığım dünyayla, ne öteki insanlarla, ne geçmişimle ilgili değil inceliğim.
Sanki her şeyden koparılmış ve kendi insanlığımla başbaşa bırakılmışım gibi: Yalnızca benimle, benim ruhum arasında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder